Sepsis küresel ölçekte yarattığı yaşam kayıpları ve sakatlıklar nedeniyle hala dünya genelinde ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak önemini koruyor. Erken tanı ve tedaviler ile kontrol altına alınabilir olsa da farkındalık eksikliği, geç teşhis edilmesi ve müdahale edilmemesi durumunda sepsisin yaşam kaybıyla sonuçlanabilen karmaşık bir durum olduğunu söyleyen Yoğun Bakım Uzmanı Prof. Dr. Sibel Temür, tüm dünyada her 5 ölümden 1’inin sepsis nedenli olduğunu vurguladı. Her yıl yaklaşık 11 milyon insanın hayatına mal olan bu sorunla mücadelede bağışıklık sisteminin kritik bir öneme sahip olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Temür, “Her enfeksiyon sepsis değil ama bağışıklık sisteminin iyi çalışmadığı kişiler ve koşullarda sepsis riski artmaktadır.” dedi.
Sepsis, enfeksiyona karşı bağışıklık sisteminin düzensiz yanıtı sonrası gelişen organ fonksiyon bozukluğu olarak tanımlanmaktadır. Sepsisin sadece sağlık sistemleri üzerinde değil, aynı zamanda ülkelerin ekonomileri açısından da büyük bir maliyet oluşturduğuna işaret eden Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Yoğun Bakım Sorumlu Prof. Dr. Sibel Temür, dünya genelinde her geçen yıl artarak sürdürülen sepsis farkındalığı çalışmalarıyla hem hastalık hem de yaşam kaybı oranlarının düşürülmeye çalışıldığını anlattı.
HER YIL YAKLAŞIK 50 MİLYON KİŞİDE SEPSİS GELİŞİYOR
Durumun ciddiyetine işaret etmek adına küresel veriler hakkında bilgi veren Prof. Dr. Temür, şunları anlatı: “Dünyada ortalama 2,7 saniyede bir kişi sepsis nedeniyle hayatını kaybediyor. Bunun yanında her yıl yaklaşık 50 milyon kişide sepsis geliştiği biliniyor. Yoğun bakım ünitesine (YBÜ) kabul edilen hastaları yüzde 30-50'si sepsis veya septik şok nedeniyle tedavi edilmektedir Hastalığı önemli kılan bir diğer unsur da sağ kalan kişilerin yaklaşık yüzde 50’sinin ömür boyu farklı fiziksel ya da psikolojik sorunlarla boğuşmak durumunda kalmasıdır.”
HER YAŞTA ORTAYA ÇIKIYOR, TÜM ENFEKSİYONLAR RİSK OLUŞTURUYOR
Sepsisin her yaşta ortaya çıkan bir sorun olmakla birlikte vakaların büyük çoğunluğunu bağışıklık sistemi henüz gelişmemiş çocukların, bağışıklık sistemi iyi çalışmayan ileri yaşlıların, kronik hastalıkları olanların oluşturduğunu hatırlatan Prof. Dr. Temür, “COVID 19 pandemisinin de dünya genelinde vakaların artmasına neden oldu. Sepsis, yalnızca yoğun bakım ünitelerindeki hastaları değil, farklı enfeksiyonlar yaşayan kişilerde de gelişebilir. Dolayısıyla bağışıklık sistemi zayıf olanlar, yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalıkları olan kişiler sepsis gelişme açısından da risk altındadır.” diye konuştu.
ALTIN SAATLER HAYATİ ÖNEME SAHİP
Ateş, titreme, ateşe rağmen hastanın üşüme hissi yaşaması, dinlenme halinde bile kalp atışının artması, hızlı nefes alıp verme ve nefes darlığı, halsizlik, zihinsel bulanıklık, bilinç kaybı, tansiyon düşüklüğü gibi belirtilerin sepsise işaret ettiğini söyleyen Prof. Dr. Temür, “Ancak bu şikayetler başlangıçta diğer enfeksiyonlara ya da hastalıklarla benzerlik gösterdiği için erken evrede tanı koymak güçleşebiliyor. Geciken tanı doğal olarak tedaviyi ve hastalık sürecini de zorlaştırıyor.” dedi.
Ancak hastalığın çok hızlı şekilde kötüleşebileceğini bu nedenle de “altın saatler” in kritik öneme sahip olduğunun altını çizin Prof. Dr. Temür, sözlerine şöyle devam etti: “Zamanında müdahale edilmezse, birkaç saat içinde hasta kritik duruma gelebilir. Bu nedenle eğer kişi hızlıca kötüleşiyorsa ya da belirtilerin birkaçı birden görülüyorsa veya hasta hızlı bir bilinç kaybına neden oluyorsa mutlaka acil müdahale gereklidir. Bazen enfeksiyon bazen organ fonksiyon bozukluğu ön planda olabilir. Ön planda görülen belirtiye göre diğer odak oluşturan durumlar hızla araştırılmalıdır. Erken uyarı sistemlerine ait fizyolojik değerlerde olumsuz değişimler çok acil alarm olarak kabul edilmelidir.”
Prof. Dr. Sibel Temür, “Belirtilerin genel ve belirsiz olmasının yanısıra, hastanın durumu hafife alması, belirtilerin hızlı değişmesi, kişiden kişiye farklı şikayetlerin olması ve sepsis konusunda farkındalığın az olması gibi nedenlerin sepsis tanısının gecikmesine neden olan etkenler arasında yer alıyor.” diye konuştu.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ SEPSİSİN ORTAYA ÇIKMASINDA VE İLERLEMİSNDE KRİTİK ÖNEME SAHİP
Bağışıklık sistemi, sepsisin ortaya çıkmasında ve ilerlemesinde kritik bir rol oynadığına işaret eden Prof. Dr. Temür, konuya şöyle açıklık getirdi: “Bağışıklık sistemi, hem sepsisin ortaya çıkmasında hem de sorunun ilerlemesinde kritik bir öneme sahiptir. Şöyle ki, sepsis vücudumuzun enfeksiyonlara karşı aşırı tepki vermesiyle başlar. Bu tepkiyle birlikte organlara zarar verebilir. Aynı zamanda bağışıklık sisteminin zayıflaması, enfeksiyonların kontrol altına alınamamasına ve ölüm riskinin artmasına yol açar. Güçlü bir bağışıklık sistemi, enfeksiyonlara karşı daha etkili bir koruma sağlar ve sepsis gelişme riskini azaltır. Ancak aşırı düzensiz bir bağışıklık yanıtı, özellikle sepsisin ilerleyen evrelerinde vücuda zarar verebilir dolaşım bozukluğu ve çoklu organ yetmezliklerine yol açabilir. Bu nedenle, bağışıklık sisteminin dengeli ve uygun yanıt vermesi, sepsisin kontrol altında tutulması ve başarılı bir iyileşme için hayati önem taşır. Hem güçlü bir bağışıklık sistemi hem de bu sistemin enfeksiyonlara dengeli bir yanıt verebilmesi, sepsisle mücadelede kritik bir rol oynar.”
EL HİJYENİNİ DİKKAT EDİN, GEREKSİZ ANTİBİYOTİK KULLANMAYIN
Prof. Dr. Sibel Temür son olarak bireysel yapılabilecekler için ‘Kış öncesi enfeksiyon ve bulaşların başladığı bu aylarda el hijyenine dikkat edilmeli, kalabalık kapalı ortamlarda uzun süreli kalınmamalı, iyi havalandırma yapılmalı, temiz hava koşullarında bulunulmalı ve en önemlisi direnç gelişimini önlemek için gereksiz ve uygunsuz antibiyotik kullanılmamalı. Tüm bunlar siz ve sevdikleriniz için koruyucu olacaktır’ dedi.