Ailevi Akdeniz Ateşi (FMF), özellikle Akdeniz'in doğu toplumlarında sık görülen genetik bir hastalık. Türkiye'de görülme sıklığının 1/1000'in üzerinde olduğuna dikkat çekilirken, bu oranla dünyadaki en fazla FMF hastasının Türkiye'de yaşadığı ifade edildi.
Çocukluk döneminde başlayan ve nedeni bilinmeyen iltihap ataklarıyla seyreden hastalık; karın, göğüs ve eklem bölgelerinde ağrıya yol açıyor. Apandisit veya akciğer enfeksiyonu gibi başka hastalıkları taklit edebilen Ailevi Akdeniz Ateşi, erken tanı ve düzenli tedavi olmadığı takdirde böbrek başta olmak üzere organ yetmezliğine yol açan amiloidozla sonuçlanabiliyor.
Yeni ilaç çalışmalarında Türkiye merkezde
Hastalığın tedavisinde ilk tercih kolşisin olurken, hastaların yüzde 5–10'u bu ilaca yanıt vermiyor ya da yan etkiler nedeniyle tedaviye devam edemiyor. Bu durumda IL-1 inhibitörü biyolojik ilaçlar devreye giriyor.
Türkiye, Rusya, Gürcistan ve Ermenistan'ın yer aldığı uluslararası bir ilaç çalışmasında, kolşisine dirençli hastalar için umut verici sonuçlar elde edildi. Faz 2 aşamasında olan ilacın erken dönem bulgularının, Ekim ayında Amerikan Romatizma Cemiyeti'nin kongresinde paylaşılacağı duyuruldu.
"Hastalar yeni tedavilere erken ulaşabilecek"
Türkiye Romatoloji Derneği Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Romatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Gül, Türkiye'nin Ailevi Akdeniz Ateşi araştırmalarındaki önemine vurgu yaparak şunları söyledi:
"Türkiye, FMF hastalığında hem genetik araştırmalar hem de yeni tedavilerin geliştirilmesi açısından kritik bir ülke. Bu çalışmalar sayesinde hastalarımız yeni ilaçlara çok daha erken ulaşma şansı buluyor. IL-1'i engelleyen yeni tedavilerin artması, hastaların ataksız bir hayat sürmesi ve amiloidoz komplikasyonunun önlenmesi açısından büyük önem taşıyor."
Uzmanlar, hastaların tedaviye uyumunun artırılması, düzenli ilaç kullanımının teşvik edilmesi ve yeni ilaç seçeneklerinin geliştirilmesiyle Ailevi Akdeniz Ateşi'nin yarattığı sağlık yükünün önemli ölçüde azaltılabileceğine dikkat çekiyor.
SANCAKTEPESES HABER MERKEZİ