Kudüs Ziyareti İzlenimleri: 6 Kudüs’te bulunuşumuzun üçüncü günüydü. Sabah namazını Mescidi Aksa’da kılmak için erken kalkmıştık. Sabah namazı vaktinde Kudüs sokaklarında yürümek çok farklı duyguymuş. Şehrin var olan huzur veren o manevi atmosferi sanki sabah namazı vaktinde en yoğun anı gibi geliyor insana. Okunan ezanlar şehre ayrı bir atmosfer katıyor. İster istemez etkileniyorsun. Sabah namazlarımızı kıldık otele döndük kahvaltı saati gelmişti kahvaltılarımızı yaptık. Bugün daha yoğun olarak peygamberlerin kabirlerini ziyaret edecektik. Planımızda Hz Davut, Hz İbrahim, Hz ishak, Hz Yakup, Hz Yusuf, Hz Yunus gibi peygamberlerin türbelerini ziyaret edecektik.
Siyonizm Sion’dan Gelmektedir:
Önce en yakın olarak Zion dağında Hz Davut’un kabrinin ziyareti ile başlayacaktık. Hz Davut’un kabri yakın idi. Hz. Davut’un kabrine doğru giderken çok ihtişamlı yapılar görüyoruz. Ama bir şey dikkatimi çekiyor. Hz. Musa’nın kabrine görmediğimiz Yahudilerin ilgisini Hz. Davut’un kabrinde görüyoruz. Kendi kendime acaba Hz. Musa’nın kabri diye gittiğimiz yere Yahudiler Hz. Musa’nın kabri olduğuna inanmıyorlar mı ki hiç ilgi ve alakalarını görmedik. Bırak ilgi ve alakayı ziyaretlerini bile görmedik. Hz. Davut’un Zion dağındaki kabrini ziyaret ediyoruz. Saygı ile huzuruna varıyoruz. Dualarımızı ediyor ve Fatihalarımızı okuyoruz. Çünkü biz Müslümanlar Yahudi ve Hrıstıyanlardan farklı olarak ( onlar kendi peygamberlerine inanır, diğerlerine inanmazlar) tüm peygamberlere inanıyoruz. Zion Dağı dediğimiz yere Yahudiler Sion derler. Siyonizm Sion’dan gelmektedir. Yahudiler merkezi Sion olan dünya hâkimiyetini kuracakları bir Yahudi devleti inançları vardır. Bu inanışlarına Siyonizm diyoruz. Hz. Davut’un mezarını ziyaretimiz ve zion dağı civarındaki yapıları gezmemizden sonra arabalarımıza binerek Hz. İbrahim’in kabrini ziyaret için yola çıktık. Yolda uzakta bir köy gösterildi bize. O köyün adı Hızır köyü imiş. Hz. Hızır ile alakası kuruluyormuş. Kur’an-ı Kerimde Kehf Suresinde anlatılan Hz Musa ile yol arkadaşı ‘Genç Adam’ kıssasında o genç adamın Hz Hızır olduğu ifade edilir.
.jpg)
Şehrin Ortasında Kurulan Demir Turnikeli Kontrol Noktası:
El Halil şehrine vardık. Şehre girişte bir araba hurdalığı vardı. Yollar çok bakımsız çoğu yerleri asfaltsız ve çokta çamurluydu. Kudüs’teki şehrin bakımı ile el Halil şehri arasında dağlar kadar fark vardı. Şehre baktığında garibanlık akıyordu. Sokaklarda var olan çocuklar arabamızı görünce toplanarak bahşiş istemeye ve ufak tefek hediyelikler satmaya çalıştılar. Rehberimiz bizi uyardı. Alış veriş yapmayın diye. Sebebini sorduğumuzda ise, cevabı ilginçti: elinizi verirseniz kolunuzu kaptırırsınız. Biraz yürüyüşten sonra bir kontrol noktasına vardık. Vardık ama şok olmuştuk. Şehrin bir tarafından diğer tarafına geçmek için şehrin ortasında kurulan bu kontrol noktasından geçmek lazım. Ancak bu kontrol noktasında kurulu olan dönerli demir turnikeden ancak tek tek geçilebiliniyor. Bizdeki toplu taşıma metro, metrobüs ve tramvaylara girişlerde kurulan turnikeler gibi. Ancak bunlar bizdeki gibi yarım turnikeler değil bir bütün olarak içinden geçiyorsun. Yine bizde kartın var okutup geçiyorsun ancak bu kontrol noktasında Yahudi askeri canı istemeyip düğmeye basmazsa geçme imkânın yok. Düşünün ki evinden çıktın turnikenin diğer tarafında bir akraban var, yâda ailenin bir parçası turnikenin diğer tarafında Yahudi askerleri izin vermedikçe geçemezsin. Yâda diyelim ki evinden çıktın turnikenin diğer tarafında bir alışverişe gitmek istedin, diyelim ki Pazar var pazara gitmek istedin. Pazara gidebilmen için Yahudi askerlerinin izin vermesi lazım. İzin vermediği sürece evine gidemezsin. Gidebilecek başkada bir geçiş noktası yok.
.jpg)
Türkçe konuşan, İstanbul - Bakırköylü Mahir Adında Yahudi askeri:
Rehberimiz kontrol noktasında geçiş izni almak için askerle konuşması gerektiğini söyledi. Askerle konuşmaya çalışırken askerin kendisine Türkçe konuşarak cevap verdiğini gördük. Kontrol noktasında ki askerin rehberimizin sorularına Türkçe konuşarak cevap verdiğini görünce hayretler içinde kalmış, şok olmuştuk. Grubun önünde ve Rehberden hemen sonraydım. Yahudi askerin Türkçe konuştuğunu görünce Türkçeyi nereden öğrendiniz diye sordum. Verdiği cevapla bir kez daha hayretler içinde kalmıştım. Ben Türküm. İstanbul Bakırköy’de oturuyorum, demez mi. onun bu sözleri üzerine hayret etsem de merakıma da yenilmiştim. Adınız ne diye sordum. Adının Mahir olduğunu söyledi. Daha da sorular soracaktım ancak rehberimizin uyarısı ile yola devam ettik. Bütün arkadaşlarımız turnikeden tek tek geçerken biz kontrol noktasındaki Türk olduğunu söyleyen Yahudi asker Mahir’in nasıl oluyor da burada asker oluşunun kritiğini yapıyorduk. Bir iki arkadaşımız acaba paralı asker mi diye merak etse de, sonra hep beraber paralı asker olamayacağına kanaat getirdik. Çünkü: Yahudiler paralı da olsa bir türkü güvenip ordularına asker olarak almazlar diye düşündük. Olsa olsa İstanbul’da yaşayan Yahudiler olabileceğini, askerliğini yapmak için orda olduğunu düşündük. Tabi doğrusu nedir, hangisidir onu da merak etmeden edemiyoruz.
.jpg)
Caminin İçinde Hasırlar Serdirerek Gezen İsrailli Bir Bayan vekil:
Kontrol noktasından her birimiz geçtikten sonra Hz İbrahim ve eşi Sare’nin, Hz. Yakup ve eşi Leya’nın, Hz. İshak ve eşi Refika’ Hz. Yusuf’un kabirlerinin de içinde olduğu caminin içine doğru yürüdük. Hz. Yusuf’un kabri Caminin içine girmeden önce kapalı bir kapı gösterilerek Hz Yusuf’un mezarına bu kapıdan girilerek gidilir denildi. Camiye girdik.
Girişte kontrol noktasında yaşadığımız hayretin bir benzerini de şimdi yaşıyorduk. Biz caminin içinde ve peygamber mezarlarını ziyaret edip dua ettiğimiz esnada İsrailli bir milletvekili gelecek diye caminin içine halıların üzerine sıra sıra hasırlar seriliyordu. Bayan bir vekil geldi. Camiinin içinde ayakkabılarını çıkarmadan serilmiş olan o hasırların üzerinden yürüyerek incelemelerde bulunuyordu. Ziyaret amacı neydi bilmiyoruz ancak buraların sahibi hâkimi gibi davranıyordu. Ve etrafında da bir sürü silahlı korumalar vardı. Rehberimiz bizi uyarıyordu. Onlara doğru fotoğraf çekmeyin. Yoksa fotoğraf makinelerinize el koyarlar. Ve onların ziyareti bitene kadar biz onları bekledik. Caminin kıble tarafında da Filistinli birkaç yaşlı adam kuran okuyordu. Sonra da imam olup olmadığını bilmediğim içlerinden bir tanesi vaaz ediyor diğerleri de onu dinliyordu. Caminin bir yerinde üstü kapalı ancak bakmak için ufak bir delik bırakılmış bir kuyu vardı. Kuyuyu merak edenler sırayla eğilip bakıyordu. Biz de baktık. Çok derindi ve içinden çok hoş bir koku geliyordu. Hz. Âdem ile Hz. Havva Anamızın kabirlerinin bu kuyunun altında olduğu ifade edilmekteydi.
.jpg)
Camiyi İkiye Ayırıp, Bir Tarafını Sinagoga Çevirmişler.
Ziyaretimiz esnasında anlatılan ve bizi etkileyip derinden üzen bir şeyi aktarmak istiyorum. 1994 yılında eli kanlı bir Yahudi tarafından sabah namazının kılındığı bir esnada camiye girip namaz kılanları taraması sonucu 70 kadar Müslüman’ın şehit olduğu 300 civarında Müslüman’ın ise yaralandığı bir olay yaşanmış. O olaydan sonra Yahudiler olayı bahane ederek camiinin bir bölümüne el koymuşlar. O gün camiyi ikiye ayırmış, ayırdıkları tarafı sinagoga çevirmişler.
Hz Yakup ve eşi Leya ile Hz Yusuf’un kabirleri Yahudilere ait olan tarafta kalmış. Hz İbrahim ve eşi Sare’nin kabirleri ortak alanda kalmış. Hz İshak ile eşi Hz. Refika’nın kabirleri de camiinin içinde kalmış. Her bir peygamber mezarını ziyaret ettik. Dualar ettik. Ve her bir mezarın başında Fatihalarımızı okuduk.
Tarihi bilgilerimizle yarım yamalak bildiğimiz ancak bu ziyaretimiz esnasında rehberimiz Süleyman Gündüz’ün o engin bilgisiyle her ziyaret noktasında anlattığı bilgilerle birçok şeyi daha iyi öğreniyor ve anlıyorduk. İşte şimdi yine bir ayrıntı öğreniyoruz.
.jpg)
.jpg)
